Es Salamun Aleykum ve Rahmetullahi ve Bereketuhu Müslüman kardeşlerim.
Aşağıda okuyacağınız metinden anlaşılacak ki... Delili olmayan bi paylaşım, sahih olmayan bi paylaşım caiz değildir..!! Ama buna rağmen MÜSLÜMAN'ların çok kısmı. Bu metodla çalışıyor düşünmüyor ki Hakk Hesap günü cevap vericekler... Biliyoruz (Allahın izni ile) bunu okuyanların çoku böyle düzelmeye niyyetleri yok.. Allah islah etsin. Amin
Kur'ân, ancak sahâbe, tabiîn, ve onların yolunu izleyen imâmların tefsîr ettiği şekilde tefsîr edilebilir. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'den sahîh olarak rivâyet edilenler dışındaki bir hadis delîl olarak getirilemez. İmâmlara nisbeti sâbit olmayan hiçbir görüş kendilerine isnâd edilemez.Kur'ân Allâh 'Azze ve Celle'nin kelâmı olup yaratılmamıştır. Allâh onu Rasulullâhsallallâhu aleyhi ve sellem'e indirmiş, O da hem lafzı ve hem de manâsıyla onu insanlara teblîğ etmiş, manâlarını açıklamıştır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Sana da, insanlara, kendilerine indirileni açıklayasın diye Zikri (Kur'ân'ı) indirdik. Belki onlar da düşünürler."(Nahl, 16/44)
Ashâb-ı kirâm da Kur'ân'ın manâlarını kendilerinden sonra gelenlere aktardılar. Allâh'a sonsuz hamd-u senâlar olsun ki, Kur'ân'da manâsı herkesten gizli kalmış hiçbir şey bulunmamaktadır. Ashâb herhangi bir âyetin tefsîrinde ittifâk etmişse, onlara muhâlefet göstermek câiz değildir. İki görüşe ayrılmışlarsa, bir üçüncü görüş ileri sürmek de câiz değildir.
Sünnet, Kur'ân'ın yakın arkadaşıdır. Onu tefsîr eder ve açıklar. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e isnâd edilen söz, fîîl, takrîr gibi Sünnet'ten herhangi bir şeyle getirilebilmesi için sahîh olarak rivâyet edilmiş olması gerekir. Sahîh olarak rivâyet edilmesi ise, adâlet ve zabt vasıflarına sâhip râvilerin başından sonuna dek senedde hiçbir kopukluk olmaksızın, şûsuz (şazlık) ve illet vasıfları bulunmaksızın naklede gelmeleridir.(¹) Bununla birlikte hüccet olabilme vasfına zarar vermeyecek şekilde bazı râvilerde basit zabt kusuru bulunması suretiyle sahîhlikten hasenlik derecesine inmiş olan hadisler de delîl olarak alınabilir.(²)
Uydurma ve senedi belirsiz hikâyeler bir yana, zayıf ve münker hadisler kesinlikle delîl ve hüccet olamazlar. Zayıflık ve münkerliğini açıklama amacı dışında rivâyet edilemezler.(³)
Sahâbe, tabiîn ve daha sonra gelen İmâm Ahmed (241/855), İshâk b. Rahûye (238/852) ve Muhammed b. Nasr el-Mervezî (294/907) gibi imâmlara isnâd edilen görüşler, kendilerinden sahîh senedlerle gelmiyorsa ya da kendileriyle aynı asırda yaşamış ve görüşlerini benimseyen kimseler yoluyla rivâyet edilmiyorsa, bu tür görüşlerin sözü edilen imâmlara isnâdı câiz değildir. Buna rağmen bu tür rivâyetleri imâmlara nispet edenler yalan sözlerle iftirâ etmiş olurlar.
Müellif: Faysal b. Kazzâr el-Câsim
Eser: Tecrîdu-t Tevhîd min Dereni-ş Şirki ve Şubehi-t Tendîd, S. 52-53
Dipnotlar:
1- Bu konuda daha geniş bilgi için bk. Müctebâ Uğur "Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü" (s. 341-342).
2- Bu konuda daha geniş bilgi için bk. a.g.e. (s. 118-121).
3- Bu konuda daha geniş bilgi için bk. a.g.e. (s. 271-273, 427-429)
Resmi sitemiz :
Telegram kanalımız :
Facebook sayfamız :
Twitter hesabımız :
At-Tawhed.Blogspot.com sitesine teşekkürler

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder