İmam Buhari (rh.a) Sahih'inde diyor ki:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ سُفْيَانَ، حَدَّثَنِي سَلَمَةُ بْنُ كُهَيْلٍ،. وَحَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَلَمَةَ، قَالَ سَمِعْتُ جُنْدَبًا، يَقُولُ قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم وَلَمْ أَسْمَعْ أَحَدًا يَقُولُ قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم غَيْرَهُ فَدَنَوْتُ مِنْهُ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم " مَنْ سَمَّعَ سَمَّعَ اللَّهُ بِهِ، وَمَنْ يُرَائِي يُرَائِي اللَّهُ بِهِ ".
6499- Cündeb'in nakline göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
-Seleme dedi ki: Ben (bu zamanda) Cündeb'ten başka kimseden "Peygamber şöyle buyurdu" derken işitmedim. Cündeb'e yaklaştım ve onun şöyle demekte olduğunu işittim:
Peygamber "Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara duyurursa, Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Kim de (herhangi bir hayrı) gösteriş için yaparsa Allah da onun gösterişçiliğini meydana çıkarır."
AÇIKLAMA
(İbn Hacer el-Askalani rh.a diyor ki)
"Amellerde Gösteriş Yapma ve Yayarak Şöhret Kazanma Düşkünlüğü." Başlıkta yer alan "er-riyâ", "er-ru'ye" kelimesinden türemedir. Bundan maksat insanlar görsün ve de kendisini övsün diye ibadetini göstermektir. "es-Süm'a" kelimesi ise, "semi'a" fiilinden türemiştir. Bundan maksat ise riyada olduğu gibidir. Ancak süm'a işitme duyusuyla alakalı iken, "riya" görme duyusuyla ilgilidir.
İbn Abdusselam ise şu kanaattedir: Riya, kişinin Allah'tan başkası için amel etmesi, "süm'a" kişinin amelini Allah için gizlemesi, sonra insanların ondan söz etmesidir.
"Men semme'a = Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara duyurursa." İbnü'l- Mübarek Zühd Bölümünde İbn Mesud'un şu hadisine yer vermiştir: "Kim amelini insanlara duyurursa Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Kim de herhangi bir hayrı gösteriş olsun diye yaparsa Allah da onun gösterişçiliğini meydana çıkarır. Kim kendini büyük göstermek maksadıyla böbürlenip, kibirlenirse Allah onu alçaltır, kim Allah korkusuyla alçakgönüllü davranırsa Allah onu yüceltir." Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) İbn Abbas'ın, nakline göre ise "Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara duyurursa, Allah (gizli işlerini) duyurur, kim gösteriş yaparsa Allah da onun gösterişini meydana çıkarır" buyurmuştur.
Hattâbî şöyle demiştir: Bunun manası şudur: Kim ihlas dışı bir amel işleyecek olursa o ancak insanların kendisini görmesini ve duymasını istemektedir. Böyle bir kimseye Yüce Allah kendisini teşhir etmek, rezil rüsvay etmek ve içinde gizlediklerini dışarı dökmek suretiyle karşılık verir.
Denilmiştir ki bir kimse yaptığı amelle insanların nazarında makam ve mertebe edinmeyi kasteder, Allah rızasını hedeflemezse Yüce Allah onu mertebe edinmek istediği insanların yanında konuşulan bir unsur haline getirir. Ancak onun ahirette hiçbir sevabı olmaz. Hadiste geçen "yurâî" kelimesi o kimse bunu Allah rızası için değil, o kimseler için yaptığını kendilerine bildirir demektir.
AÇIKLAMA
(İbn Hacer el-Askalani rh.a diyor ki)
"Amellerde Gösteriş Yapma ve Yayarak Şöhret Kazanma Düşkünlüğü." Başlıkta yer alan "er-riyâ", "er-ru'ye" kelimesinden türemedir. Bundan maksat insanlar görsün ve de kendisini övsün diye ibadetini göstermektir. "es-Süm'a" kelimesi ise, "semi'a" fiilinden türemiştir. Bundan maksat ise riyada olduğu gibidir. Ancak süm'a işitme duyusuyla alakalı iken, "riya" görme duyusuyla ilgilidir.
İbn Abdusselam ise şu kanaattedir: Riya, kişinin Allah'tan başkası için amel etmesi, "süm'a" kişinin amelini Allah için gizlemesi, sonra insanların ondan söz etmesidir.
"Men semme'a = Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara duyurursa." İbnü'l- Mübarek Zühd Bölümünde İbn Mesud'un şu hadisine yer vermiştir: "Kim amelini insanlara duyurursa Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Kim de herhangi bir hayrı gösteriş olsun diye yaparsa Allah da onun gösterişçiliğini meydana çıkarır. Kim kendini büyük göstermek maksadıyla böbürlenip, kibirlenirse Allah onu alçaltır, kim Allah korkusuyla alçakgönüllü davranırsa Allah onu yüceltir." Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) İbn Abbas'ın, nakline göre ise "Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara duyurursa, Allah (gizli işlerini) duyurur, kim gösteriş yaparsa Allah da onun gösterişini meydana çıkarır" buyurmuştur.
Hattâbî şöyle demiştir: Bunun manası şudur: Kim ihlas dışı bir amel işleyecek olursa o ancak insanların kendisini görmesini ve duymasını istemektedir. Böyle bir kimseye Yüce Allah kendisini teşhir etmek, rezil rüsvay etmek ve içinde gizlediklerini dışarı dökmek suretiyle karşılık verir.
Denilmiştir ki bir kimse yaptığı amelle insanların nazarında makam ve mertebe edinmeyi kasteder, Allah rızasını hedeflemezse Yüce Allah onu mertebe edinmek istediği insanların yanında konuşulan bir unsur haline getirir. Ancak onun ahirette hiçbir sevabı olmaz. Hadiste geçen "yurâî" kelimesi o kimse bunu Allah rızası için değil, o kimseler için yaptığını kendilerine bildirir demektir.
Yüce Allah'ın
"Kim (yalnız) dünya hayatını ve zinetini istemekte ise işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar; ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; (Dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir; Yapmakta oldukları şeyler (zaten) batıldır"
(Hud11/15,16)
ayeti de bu kabildendir. Bazıları şöyle demiştir: Söylenmek istenen şudur: insanlar kendisini yüceltsin ve onların nazarında mertebesi yükselsin diye amelini insanların duymasını hedefleyen kimse bu amacına ulaşır. Bu, onun amelinin karşılığı olur. Ancak ahirette kendisine sevap verilmez.
Bazılarına göre mana şudur: Kim insanların kusurlarını başkalarına duyurur ve yayarsa Allah da onun kusurlarını ortaya döker, hoşlanmayacağı şeyleri işittirir.
Bazılarına göre ise mana şöyledir: Kim yapmadığı salih bir ameli kendine nispet eder, işlemediği bir hayrı yaptığını iddia ederse Allah onu rezil rüsvay eder ve yalanını ortaya çıkarır.
Hadisten salih ameli gizlemenin müstehab olduğu anlaşılmaktadır. Fakat toplumda önder pozisyonunda olan kimselerin kendisine uyulması arzusuyla yaptıkları amelleri ortaya dökmeleri müstehab olabilir. Bu da ihtiyaca göre takdir edilir.
İbn Abdisselam şöyle demiştir: Ameli gizlemenin müstehablığından, onu -kendisine uyulması veya ilmi yazma örneğinde olduğu gibi- kendisinden yararlanılması için açıkça işleme istisna edilmiştir. Cuma Bölümünde geçen "Bana uyunuz ve benim namazımı öğreniniz" şeklindeki Sehl hadisi, bu kabildendir.
Taberî şöyle demiştir:
İbn Ömer, İbn Mesud ve seleften bir grup bilgin, insanlar kendilerini örnek alsınlar diye mescidlerinde teheccüd namazı kılıp, amellerinin güzelliklerini gösteriyorlardı. Taberî şöyle devam eder: Her kim ameli örnek alınan, Allah'ın üzerindeki hakkını bilen, şeytanına hakim olan önder bir kimse ise onun görünen ve gizlenen ameli niyeti doğru olduğu için birbirine eşittir. Her kim de bunun aksine olduğunda onun hakkında amelini gizleme daha faziletlidir.
Selefin uygulaması buna göre cereyan etmiştir. Hammad ibn Seleme’nin Sabit vasıtasıyla Enes'ten naklettiği hadis’ birinci grup önder kimseler içindir: Enes'in nakline göre Resûlullah Kur'an okuyan ve sesini yükselten birini duyunca "Bu adam evvâbdır”demiştir. Enes şöyle devam eder: Söz konusu kişiyi incelediğimizde el-Mikdad İbn el-Esved olduğunu gördük. Hadisi Taberî rivayet etmiştir. Zührî'nin Ebû Seleme vasıtasıyla Ebû Hureyre'den naklettiği hadis de ikinci grup insanlar içindir: Adamın biri namaz kılmak üzere ayağa kalktı ve namazda açıktan okudu. Bunun üzerine Resûlullah ona "Bana değil, Rabbine işittir" buyurdu. Bu hadisi Ahmed İbn Hanbel ve İbn Ebî Hayseme rivayet etmişlerdir. Hadisin isnadı hasendir.
[Muhtasar Fethu'l-Bâri c.12,s.612]
Bazılarına göre mana şudur: Kim insanların kusurlarını başkalarına duyurur ve yayarsa Allah da onun kusurlarını ortaya döker, hoşlanmayacağı şeyleri işittirir.
Bazılarına göre ise mana şöyledir: Kim yapmadığı salih bir ameli kendine nispet eder, işlemediği bir hayrı yaptığını iddia ederse Allah onu rezil rüsvay eder ve yalanını ortaya çıkarır.
Hadisten salih ameli gizlemenin müstehab olduğu anlaşılmaktadır. Fakat toplumda önder pozisyonunda olan kimselerin kendisine uyulması arzusuyla yaptıkları amelleri ortaya dökmeleri müstehab olabilir. Bu da ihtiyaca göre takdir edilir.
İbn Abdisselam şöyle demiştir: Ameli gizlemenin müstehablığından, onu -kendisine uyulması veya ilmi yazma örneğinde olduğu gibi- kendisinden yararlanılması için açıkça işleme istisna edilmiştir. Cuma Bölümünde geçen "Bana uyunuz ve benim namazımı öğreniniz" şeklindeki Sehl hadisi, bu kabildendir.
Taberî şöyle demiştir:
İbn Ömer, İbn Mesud ve seleften bir grup bilgin, insanlar kendilerini örnek alsınlar diye mescidlerinde teheccüd namazı kılıp, amellerinin güzelliklerini gösteriyorlardı. Taberî şöyle devam eder: Her kim ameli örnek alınan, Allah'ın üzerindeki hakkını bilen, şeytanına hakim olan önder bir kimse ise onun görünen ve gizlenen ameli niyeti doğru olduğu için birbirine eşittir. Her kim de bunun aksine olduğunda onun hakkında amelini gizleme daha faziletlidir.
Selefin uygulaması buna göre cereyan etmiştir. Hammad ibn Seleme’nin Sabit vasıtasıyla Enes'ten naklettiği hadis’ birinci grup önder kimseler içindir: Enes'in nakline göre Resûlullah Kur'an okuyan ve sesini yükselten birini duyunca "Bu adam evvâbdır”demiştir. Enes şöyle devam eder: Söz konusu kişiyi incelediğimizde el-Mikdad İbn el-Esved olduğunu gördük. Hadisi Taberî rivayet etmiştir. Zührî'nin Ebû Seleme vasıtasıyla Ebû Hureyre'den naklettiği hadis de ikinci grup insanlar içindir: Adamın biri namaz kılmak üzere ayağa kalktı ve namazda açıktan okudu. Bunun üzerine Resûlullah ona "Bana değil, Rabbine işittir" buyurdu. Bu hadisi Ahmed İbn Hanbel ve İbn Ebî Hayseme rivayet etmişlerdir. Hadisin isnadı hasendir.
[Muhtasar Fethu'l-Bâri c.12,s.612]
B
Resmi sitemiz :
la-tagut.blogspot.com
Telegram kanalımız :
telegram.me/ahadunahad
Facebook sayfamız :
fb.com/selefdaveti
Twitter hesabımız :
twitter.com/davatusalafye
la-tagut.blogspot.com
Telegram kanalımız :
telegram.me/ahadunahad
Facebook sayfamız :
fb.com/selefdaveti
Twitter hesabımız :
twitter.com/davatusalafye
Tavhid.org sitesine teşekkürler

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder